AKP yıpratılıyor, yerine kimse çıkartılamıyor

23.03.2014 insanhaber.com

Yazar Ruşen Çakır seçime az bir zaman kala Türkiye’deki siyasi karmaşanın sandığa nasıl yansıyacağını insanhaber.com için anlattı.

Seçimlere az bir zaman kaldı. Yeni ses kayıtları, tapeler derken Türkiye’nin de kafası karıştı. 17 Aralık süreciyle ortaya çıkan AKP ve cemaat kapışması 30 Mart seçimlerine nasıl yansıyacak bilinmez ama siyasi partiler kendi seçim propagandalarını hız kestirmeden devam ettiriyor. BDP Güneydoğu’da güçlü adaylar çıkartırken AKP Güneydoğu’dan il almak için uğraşıyor.
CHP ise AKP’nin bu seçimlerde yok olması için cemaatle işbirliğini sürdürüyor. 
Tüm bu siyasi karmaşanın içinde toplumu nasıl bir süreç bekliyor? Siyasi karmaşa sandığa nasıl yansıyacak? İşte tüm sorunları ve soruları yazar Ruşen Çakır’la bir araya gelerek konuştuk.

GÜLŞEN İŞERİ/İNSANHABER.COM

-Seçimlere az bir zaman kaldı ama tartışmalar, ses kayıtları, yolsuzluklar da konuşulmaya devam ediyor. Bu süreç sandığa nasıl yansıyacak?


Bu seçime nasıl yansıyacak bilmiyorum ama yolsuzluk iddialarının çok travmatik etkileri olacağından eminim. Çünkü bu iddiaları hiçbir şekilde çürütmediler, çürütemediler, aynı zamanda bağımsız yargı tarafından da davaların görülmesinin önünü kısıtladılar. İnsanlar şu anda bunu sineye çekebilir ama AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın alternatifi olduğunu gördükleri anda bu olay devreye girecektir. Tayyip Erdoğan, karşısında ciddi bir alternatif olmamasından kaynaklı olarak durumu idare ediyor.
Ayrıca bu kadar ciddi iddiaların seçmen tercihine yansımaması diye bir şey olamaz. Zamanında İSKİ skandalından dolayı büyük kentlerde sosyal demokratlar, merkez sol çok büyük bir darbe yedi.
O zaman İSKİ skandalı en büyük darbeyi merkez solun yolsuzluk konusundaki duruşuna indirmişti. Bu yolsuzluğa karşı olarak bilinen bir hareket olduğu için skandalın oradan çıkmış olması kötüydü. Refah Partisi’nin 1994’de yerel seçimlerde gelmesinde bu durumun çok büyük etkisi olmuştur.
O zaman da yolsuzlukla mücadeleyi esas alan bir lider söz konusuydu, şimdi onların adının yolsuzlukla anılıyor olması mutlaka sandığa yansır. Önümüzde genel seçim olsaydı bunu çok daha net görebilirdik.

-Halkın kaygısı ve paranoyası var ama; AKP oyunu yükseltirse bir kahraman olacağı yönünde…

AKP oyunu artırsa bile kahraman olmaz. Bu iktidarları aklamaz. Cemaatin şimdi, şu anda özellikle seçime endeksli bir stratejisi ortada, seçime kadar stratejisi başarılı olmazsa bu işin peşini bırakmayacak. Bu iş seçimle bitmez.
AKP gücünü bir hareketten alıyordu, ama şimdi Tayyip Erdoğan’dan ibaret bir olaya dönüştü. Bu bir yere kadar gider bir yerden sonra kaybetmeye başlar.

-Topluma yansımıyor gibi görünüyor… İktidar, Tayyip Erdoğan bütün bunlara rağmen hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. Bunu nasıl gözlemliyorsunuz?

Bunlar doğru ama diğer açıdan baktığınızda aldatıcı olabilir. Çok büyük bir organizasyon söz konusu, çok büyük imkanlar var…
Bunların hepsi olabilir, ama özgür bir basın olsaydı, bağımsız yargı olsaydı şu anda olayın rengi çok değişirdi. Bugün Başbakan kendi seçtiği gazetecileri karşısına çıkartıyor; bunun yerine daha geniş gazeteci grubuyla konuşsa, ya da diğer parti liderleriyle tartışsa bunlar böyle gelişmeyebilir. Şu anda etkiyi kısıtlayan ya da görünmez kılan şey hükümet ve devlet imkanlarıyla yaptığı kısıtlamalar yüzünden.
İzmir'de hareket yapan kadın içeri alınıyor. Ben halkın bunları görmediğini sanmıyorum. En fazla bazı insanlar görmek veya kabullenmek istemiyorlardır.

-Kendi seçmeni için söylüyorsunuz değil mi?

Evet. Ve şöyle bir sorun da var, ona oy verecek olanlar Erdoğan'ın iktidarı kaybetmesi halinde oluşacak Türkiye’den de korkuyorlar. Birçok insanın gözünde Tayyip Erdoğan’ı tasfiyeye yönelik durumlar var, bunu tasfiye etmek isteyen CHP, cemaat, batılı güçler… Ancak insanlara seçenek sunamıyorlar, inandırıcı, tatminkâr bir seçenek yok, bütün bunlar bir yerde tıkanıyor ve sorun buradan kaynaklanıyor.
Mesela 2001 seçimlerinde ne oldu; üç koalisyon partisi birden göçtü… Orada yeni kurulan AKP vardı ve AKP umuttu, denenmemiş bir umuttu. Tayyip Erdoğan'ın belli bir karizması vardı ve tek başına iktidar oldu. Bugün böyle bir olay yok. O dönem AKP olmasaydı, insanlar yine var olanlar arasında kendilerine tercih yapacaklardı.
Evet, burada, muhalefet sorunu var. Alternatif sorunu var. Bu olmadığı müddetçe de Türkiye’de bu acı olay yaşanıyor. Tayyip Erdoğan alabildiğince yıpratılıyor ama yerine de kimse çıkartılamıyor, böyle bir ortamda da krizde iyice derinleşiyor.
Ve bu durum aslında Türkiye’yi tehlikeli bir noktaya sürükleyebilir… Bir yazımın başlığında “AKP ve cemaat birlikte kaybediyorlar” demiştim ve batıyorlar… Normalde “onlar batarsa batsın, biz nasılsa ayaktayız
 diyen insanlar olmalı ama bunu söyleyemiyor dışarıda kalanlar.

-CHP’nin cemaatle ilişkisi tartışılıyor, yeni bir iktidar oyunu mu bu?

Tabii ki… Sonuçta cemaat askere karşı AKP’yle işbirliği yapmıştı zamanında, o olay bitti AKP’yle savaşmaya başladı, karşılıklı savaş sürüyor, bu savaşta yanına olabildiğince müttefik almak istiyor. AKP’nin karşısında kim var CHP…
Kemal Kılıçdaroğlu'nun son 2 ayda yaptığı en önemli çıkış Meclis'te tape okumak. En çok ilgi uyandıran hareketti; o tape’leri ona kim temin etti? Çok basit…
CHP zamanında birtakım yolsuzlukları gündeme getirdi, hepsi bir yerde söndü kaldı, ilk defa birtakım iddiaların peşinden gidiyor ve çok da ses getiriyor. Ama bunun kaynağı kendisi değil. Cemaat var arkasında.
Kılıçdaroğlu'nun bu seçim kampanyası boyunca ettiği herhangi bir laf biliyor musunuz? Yok, olayı tamamen bunun üzerine inşa ediyor. Bunun üzerinden kendinize siyaset üretmeye kalkarsanız bir gün açıkta kalırsınız, çünkü karşınızda ne olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir yapı söz konusu…

-Fazla mı güveniyor CHP cemaate?

2011 yılından itibaren kayıt yapmış olanların Kılıçdaroğlu’yla ilgili bir şeyi yok mu? Yasadışı dinlemeler de var, böyle bir olay söz konusuyken bunun ipiyle kuyuya nereye kadar ineceksiniz? BDP ve HDP’nin hatta MHP’nin tavrı daha anlamlı. Kayıtlara, tapelere karşı kayıtsız kalmıyorlar ama kendi siyasetlerini bunun üzerinden inşaa etmiyorlar.

-CHP’den konuşmuşken Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu için “daha Dersimliyim bile diyemiyorsun” diyerek CHP liderini eleştiriyordu, Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında Dersimliyim” lafını kullandı…

Çok geç… Tabii ki zararın neresinden dönülürse kardır ama hâlâ CHP Kürt sorunu konusundaki, kimlik meseleleri karşısında tavrını çözmüş değil. Alevilik konusunda da öyle…
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu bir şans olarak görüldü ama Kılıçdaroğlu kendisinin önündeki krediyi kullanmak yerine, kendini sınırladı, CHP’yi de fazla ilerletemedi… Tabandaki ulusalcı eğilimlerden korktu. Hâlbuki onların gücü sınırlı... O zaten devrini doldurmuş bir yapı, bunun dışına çıkamadığı için kendi kendini mahkûm etti.
Seçime 10 gün kala ben Dersimliyim demesi çok da anlamlı olmuyor. Çözüm süreci ile ilgili aldığı tavırda da çok tutuktu. Katılmadığı gibi engelleyici tavırları da oldu.

-Çözüm sürecine gelirsek BDP hep eleştirildi… Çözüm süreci çözümsüz mü kaldı?

Çözüm süreci konusunda pek çok kişinin özellikle solun kafası çok karışık, Kürt hareketinin kafası o kadar karışık değil. Cemil Bayık’la yaptığım röportajda Kürtleri çok güvenli gördüm.
Bu ülkeyi kim yönetirse yönetsin Kürt sorununu çözmek ve bunu da PKK ve Öcalan üzerindne yapmak zorunda. Kürtler yıllarca olayı bu noktaya getirmek için emek harcadı, bedel ödedi. Sabrettiler, sabrı iyi biliyorlar, pire için yorgan yakmama konusunda çok dikkatliler.

-Peki, Türkiye’de solun ya da diğer grupların Kürtlerden beklentisi ne?

Türkiye'de birçok insan, kendilerinin iktidarla kurduğu ilişkiye destek ya da karşı çıkma, Tayyip Erdoğan’ı kurtarma ya da devirme hedefini kendi başlarına beceremedikleri için, burada en ciddi aktör Kürt hareketi olduğu için, Kürtleri kendilerine taşeron yapmaya çalışıyorlar, Erdoğan’ı yıkmak ya da yüceltmek için…
O yüzden Kürt hareketi bazı solcuların söylemesiyle cihat ilan etmez, ya da bazı hükümet yanlılarının çağrısıyla da Tayyip Erdoğan güzellemesi yapmaz. 

-Gezi döneminden hatırlarsanız Demirtaş hükümetten yana bir tavır çizmişti. Bugün Hükümetin karşısında olduğunu söyleyen söylemleri var…

Bu söylemler çelişkili gibi duruyor ama bunun en büyük nedeni hükümetin istikrarsız olmasıdır. Benim anladığım Kürt hareketinin gücünü artırdığıdır. Seçimlerde de bunu göreceğiz. BDP hatta HDP çok etkili bir şekilde çıkacak diye tahmin ediyorum.
Kürtler kendi bildiği yoldan gidiyor. O anlamda varlığını daha da güçlendirmeye çalışıyor ve bunu beceriyor. İnsanların ıskaladığı da bu! Ona rol atfediyorlar, hâlâ yukarıdan bakıyorlar, “Kürtler siyaset yapamaz” diyerek akıl öğretmeye kalıyorlar.

- Gezi’de en çok duyduğumuz cümle, “Kürtler olsaydı AKP devrilirdi” denildi, bunu nasıl yorumluyorsunuz?

AKP’yi devirdikten sonra ne olacak? Şu anda Kürtler istese Erdoğan tasfiye sürecini hızlandırır. Kim gelecek yerine, daha utangaç utangaç “Dersimliyim” diyen Kılıçdaroğlu mu, MHP mi? Ne öneriyorlar?
Cemaat hâlâ Kürt siyasi hareketini tanımıyor. Niye AKP’yi bırakıp da Cemaatle yan yana dursun? Ya da CHP’yle… Cemil Bayık röportajımda CHP ve cemaate bir yığın mesaj vardı, devlet Öcalan’ı muhatap alıp onla müzakere yaparken, o müzakere iyi gitmiyor diye o müzakerelere hiç yaklaşmayan birileriyle neden yan yana dursun BDP? 

AKP Doğu’da il kaybeder

-Peki, AKP’nin Güneydoğu’ya hizmet götürmesi bu seçimde işe yarayacak mı?


AKP’nin hizmet getiriyorum bana oy veren siyaseti geri planda. En az işlediği yerler de Kürt bölgeleri. Orada kimsenin umurunda değil. Bu yerel seçim ancak Kürt sorunun çözüm sürecinde önemli bir etap olur. Bu anlamda da AKP’nin çok fazla şansı olacağını sanmıyorum. BDP’nin elinden il alamaz tam tersi BDP’ye karşı il kaybeder.
Şu anda Türkiye’de Kürt sorunu o kadar sert ki, Kürtler normal gündemlerini erteliyorlar. Ulusal bir mesele gündemde olduğu için bütün herkes aynı potada birleşiyor. Kürt sorunun çözülmesi durumunda insanlar, liberali sağcısı, solcusu, daha fazla hizmet vadedenler arasında bir yarış olabilir ama şu anda siyasi bir durum mevcut.

-Sosyalistler neden bu noktada eleştiriyorlar Kürtleri, “devletle aynı masaya oturdular” diyorlar…

Benim bir yazım var; “Yoktan var olan Kürt hareketi, vardan yok olan Türk solu”… Olay o. Allah için kim kime akıl verecek? Hâlâ insanların solda konumlanıyor olmaları her şeyi bildikleri anlamına gelmiyor. Solun kibirden kurtulması lazım önce. Allah için son 20-30 yıla baktığınızda kim ki bunlar sana ihtiyacı olsun. Tabii ki Kürt hareketi ulusal hareket, sen de sınıfsal hareketsin… Sınıf da az değil, bir zamanlarda bu olay tutmuştu, bu olayın tabanı vardı ama sol hareket, Alevileri kaybetti, Kürtleri kaybetti. Kendini yenileyemedi.

Berkin Elvan cenazesi bir süreçti

-Ortak aklı yaratmak çok mu zor? Berkin Elvan cenazesi çok önemliydi…


Cenazede çıkan şey ortak akıldır, ortak vicdandır… Potansiyel var, buna 11 Mart süreci dedim. Bunun izini göreceğiz. Gezi ruhu diye bir şey vardı, 11 Mart’ta o ruhun ölmediğini gördük. İnsanlar siyaseti geri plana itip daha insani ve vicdani boyutu öne çıkardılar ve bir yandan da AKP insani ve vicdani olanla tüm bağını kopardı. Bu aslında büyük bir avantaj…
Buradan yürüdüğün zaman gider. Buradan da yürüyecek bence. Daha geriye gidelim, Türkiye’de Cumartesi Anneleri’nin temsil ettiği bir şey var, Toplumsal Bellek Platformu var… Buna şimdi Gezi‘de hayatın kaybeden gençlerin aileleri eklendi… Katiler belli, ilkinin de belliydi; devlet. Bunların kaynaşması olacak. Mağduriyetler ve acılar üzerinden bir birleşme olacak. 

-AKP de mağduriyet üzerinden kendini ifade ediyor sürekli… 

AKP’nin mağduriyeti bitti artık. 12 yıldır ülkeyi yöneten birinin mağduriyeti olamaz. Varsa da geçmişte kaldı ve fazlasıyla telafi ettiler. Orada mağduriyet yok, bitti. Kendine mağduriyet yaratmaya çalışıyor ama böyle bir şey yok. Kibirli bir iktidar var!




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
12.04.2024 AK Parti “yok hükmünde”, çünkü…
11.04.2024 Ateş İlyas Başsoy ile söyleşi – 31 Mart değerlendirmesi: Köftecilerin gazabı
10.04.2024 Ali Yaycıoğlu ile söyleşi: Erdoğan yorgunu Türkiye’de açılan kapı ve riskler
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı